Home | Ömer Hayyam | Esref'ten |
|
|
"Birlikte yapilacak bir sey,ayri
ayri bin seyden daha iyi ve degerlidir"
"Tasi delen suyun gücü degil,damlalarin sürekliligidir"
"En çok söylenen yalan insanin kendi kendine söyledigi
yalandir"
Neyzen Tevfik (1879-1953) Eserlerinden örnekler
"Felsefemdir kitab-i imanim,
Taparim kendi ruhumun
sesine.
Secde eyler hakikatim
her an
Kalbim ates-i mukaddesine."
Neyzen Tevfik,keskin yergi ve küfürleri,yanindan eksik etmedigi ney'i,dilden dile dolasan nükte ve fikralari, saraylarla timarhaneler, kösklerler çöplükler arasinda akip giden hayati ve renkli kisiligi ile, benzersiz bir insandi.Baska bir deyisle o, siirlerinin,yergi ve nüktelerinin, ney'inin ölçü ve tanimlara sigmayan yasayis biçiminin ve renkli kisiliginin bir toplamiydi.Hatta, bu toplamin da ötesine uzanan,dile getirilip açiklanmasi pek güç bir kisiligi vardi. Yarim yüzyil boyunca ardi sira sürükledigi ünü,1953'de ölümünden sonra da ayakta kaldi,günümüze kadar geldi.
"Secde kildim sâkiye pîr-i
mugan askina,
Cân ü dilden
kible yaptim kûs-i meyhaneyi"
Biraz da kendi yapimla ilgili olsa
gerek,nükteli,yergili,taslamali,hicivli
konusan insanlari çekici ve enteresan bulurum.ìste bunlardan
biri de üstad "Neyzen Tevfik"dir.Beni çeken onun sadece usta
bir Ney yorumcusu olmakla beraber, yasam felsefesi,insan iliskileri ve
kisiligidir.Bir degerlendirmeye göre Neyzen, " Edebiyatimizda Nef'i
ve Esref'den sonra türün üçüncü büyük
ustasidir."
Yetmis dört yila yaklasan
ilginç yasam serüveninin ilk kirk yilini "Tercüme-i Halim"
adli uzun mesnevisinde anlatir.Bu dönemin ilginç ana çizgilerini
emekli baskomiser Muhittin Kutbay'a da anlatmistir; yazip yayimlamasina
izin vermistir.Neyzen Tevfik derki:
"... Ruhumda topluma karsi zaman
zaman parlayan tiksinti ve isyan ne kadar hakli ve köklü olursa
olsun,insanlar içinde dürüst olduguna inandigim ve bu
yüzden sevip saydigim kimseler çok olmustur."
Babasi Bafra'nin Kolay kasabasindan,.annesi
ise Bolu'nun Müstahkimler nahiyesindendir.Kendisi 1879 yilinda Bodrum'da
dünyaya gelmistir.7 yasinda bir yaz gecesi babasiyla gittigi bir kir
kahvesinde dinledigi Ney onun tüm dünyasini degistirecekti.O
geceyi anlatirken : " Ege denizinin ölümsüz dekoru içinde
benligimi saran o tanrisal sestir ki, beni bugünkü derbeder,ne
aradigi,ne istedigi bilinmez,bazen Eflatun'la boy ölçüsecek
kadar akilli,çok kere de timarhaneye siginacak kadar asiri sarhos
Neyzen Tevfik yapti.
"Göründü memleketin
iç yüzü,çöktüyse temel.
Simdilik harice karsi
yüzümüz olsa dahi
Yüzümüz
yok bakacak kabrine ecdadimizin.
Tükürür
zannederim çehremize,vatanin tarihi." 1943
Neyzen anlatiyor ; "Okula yeni baslamistim,bir
aksam paydos olmus,ben babamla beraber eve gitmek üzre yola koyulmustum.Tam
çarsi hizalarina geldigimiz sirada uzaktan gelen davul,zurna sesleriyle
durakladik.Ben daha o yasta musikinin tutkunu,çilginca düskünüydüm.Babami
elinden çekerek çalgi seslerinin geldigi tarafa dogru adeta
sürüklüyordum.Nihayet alayin ucu Köskiçi meydaninda
göründü.Biraz daha yaklasinca zurna ve lavtalarin ahengine
tempo tutan davul tokmaklari sanki hep birden kafama inmeye baslamisti.Yaklasan
kalabaligin ellerinde on,on bes sirik,siriklarin ucunda da kesik insan
kafalari vardi.Gözlerim dehsetle yuvalarindan firlamis ve ben çigligi
basmistim.Sasiran babam, güya o feci manzarayi bana daha fazla göstermemek
için önünde durdugumuz demirci dükkaninin içine
dalivermisti.Oysa olan olmus ve çocuk ruhumda müthis bir kasirga
kopmustu.Eve,dinmeyen titremeler içinde getirildim ve ve birçok
korku ilaçlarindan geçirildim.Fakat yazik ki bilincimin bir
burcu göçmüs,akil tahtamin bir çivisi demirci dükkaninda
düsüp kaybolmustu." Bundan sonra Neyzen'de olagandisi bir durgunluk
baslamis ve durum birkaç yil sonra babasinin memurlugunun nakledildigi
Urla'da "sara nöbetleri" halinde uzun süre devam etmistir.Annesi
tarafinda tedavi için Istanbul'a getirilmis,fakat ne doktorlardan,ne
de hocalardan yararlanilamamistir.
Kisaca, Koca Neyzen çocukluk
döneminden gençlik çagina böyle bir ruh durumuyla,hasta
olarak girmistir.Urla'da dagda,kirda avlanarak vakit geçirmektedir.
ìste bu siralarda, bir gün Urla çarsisinda önünden
geçtigi bir berber dükkanindan kulagina yansiyan bir ney sesi,bütün
hayatina yön veren "Neyzen'lige" dogru attigi ilk ciddi adim olmustur.Disiplinli
egitim ve ögretime karsi olmustur.19 yasinda Istanbul'a geldi ve Fethiye
medresesine yerlesti.Bu sirada ününün bayraktari, her bakimdan
hocasi,yol göstericisi Mehmet Akif ile tanisti.Akif o zamanlar 28-30
yaslarindaydi.
Medresede "setre ve pantolon giyiyor,sarik
ve cübbe tasimiyor", mevlevihanede ise "namaz kilmadigi,abdest almadigi"
iddialariyla çogu kez jurnal edilmistir.Hür düsünceli
ve pervasiz bir insan olan Neyzen,çok defalar Zaptiye Kapisi denilen
yerde hapsedilmis ve hafiyelerin takibinden kurtulamamisti.Onu koruyan
Mabeyn katiplerinden Evranoszade Sami Bey de ilgisiz kalinca, 1903 yilinda
Misir'a kaçmaya mecbur oldu.Misir'da yedi yil kaldi sonra tekrar
Istanbula döndü.Bir konusmasinda Münir Süleyman Çapanogluna
sunlari anlatti: "Birinci dünya harbine kadar 1868 okka (2400 kg)
raki içtim.Ondan sonrasini hesap etmedim.Bir mandalina,bir dilim
portakalla 1 okka (1283 gr) raki içtigim çok olmustur.Aylarca
degil yemek,bir lokma ekmek bile agzima koymadim.Rakidan baska 3-4 ton
esrar içtim.Bir o kadar da afyon yuttum.Bu üç azametli
hükümdarlar,
kafamin üstünde saltanat
kurdular,senelerce kimildamadilar.Bu üç büyük kuvvetin
sayesinde her renge girdim,her boyaya boyandim.Sürttüm,sefi loldum,serserilerle
gezdim,parasiz kaldim.Sokaklarda,Yeni Camii'nin arkasindaki merdivenlerin
üstünde köpeklerle koyun koyuna yattim.Tas,soguk,yagmur
bana hiç birsey yapmadi,sapasaglam gezdim.Fakat bazen timarhaneyi
boyladim,hem kaç kere.Mazhar Osman Beyle bunun için aramiz
çok iyidir.Velhasil her ne türlü hayat sekli varsa hepsinin
üstüne çadir kurup oturdum." "Dostlarim hirsizlar,yankesiciler,esrarkeslerdi.Yeni
Camii'de Arnavut Isa'nin kahvesinde gece isçileri (hirsizlar),dizdizcilar
(dolandiricilar),mantarcilar (düzenbazlar) arasinda yattigim zamanlar,
hayatimin mutlu anilariydi.Orada efsanevi bir hayat sürdüm.Bir
padisah,bir derebeyi gibi yasadim.Rakimi,mezemi,esrarimi hep bu adamlar
sagliyorlardi.Çaliyorlar,çirpiniyorlar, bana bakiyorlardi.Ya
ben onlara ne yapiyordum, hiç...Birkaç taksim iste o kadar.
Kahvenin bir kösesinde,tavana
yakin bir yer yapmislardi,iste ben burada yatardim.Bazi geceler,söyle
basimi kaldirip asagi baktigim zaman,yerde,malta taslari üzerinde
bir yigin insan gözüme çarpardi.Bunlar, yattiklari yerin
mevkiine,sinifina göre on kurustan yüz paraya kadar gecelik
yatma ücreti verirlerdi."
"Bazen midemi ispirto ile isladiktan
sonra,kafama da kuvvet vermek için bir "çifte telli" (iki
sigara kagidindan yapilan esrarli sigara) yapar,sari kizdan (esrar) bir
iki nefes çeker,yola çikardim.Dogru Sadrazam Talat Pasa'nin
kapisina,kendisine haber yollardim.Dünyaligimi gönderirdi hemen
rahmetli."
Neyzen Tevfik'in bundan sonraki
hayati da içkiyle,bilinç ve cinnet,dost çevreleriyle
meyhane ve akil hastanesi,bekar yada otel odalariyla,kahvehane ve sokak
arasinda geçecektir.
" Hangi islahata basvursan düzelmez
bu memleket,
Bir giderse fiskirir
bin mürtekib,bin muhtelis.
Kanli hendekler kazar
devlete millet beynine,
Saltanattan yadigar-i
mel'anettir her..."
1910 yilinda Erenköy Sahrayi
Cedit'te sarikli bir zatin kizi olan Cemile Hanimla,annesinin israri üzerine
evlenmistir.Neyzen'in babasi,sarikli hocaya her ne kadar "Neyzen evlenecek
adam degildir" dediyse de,hayatinda üç defa evlenmis olan sarikli
hoca,bu evliligi gerçeklestirmistir.Ancak Neyzen yobaz düsmani
oldugundan sarikli hoca ile geçinememis,kizi Leman üç
aylikken hoca Neyzenin esi olan kizini kaçirmis ve yalanci sahitlerle
ser-i mahkemede Neyzenden bosanmasini saglamistir.
Askerlige,askeri Müze'yi açan
Muhtar Pasa'nin yaninda baslar ama herhangi bir nedenden dolayi Pasa ile
kavga eder ve çikar giderdi.Mütareke döneminde Ankara'ya
gider.Oradan Eskisehir'e geçer, bir süre orda kaldiktan sonra
Istanbul'a döner.1919'da "Hiç" adli kitabini yayimlar.
Mustafa Kemal ile ilk kez Balikesir'de
karsilasir.Atatürk Neyzeni çagirdi ve Neyzen'in elini kalbinin
üstünde uzun bir süre tuttuktan sonra:
--Ne büyük,kuvvetli ruhun
var, dedi.
--Neyzen ne istersin.söyle?
--Sayende herseyim var,Tesekküer
ederim.
--Bir sey iste canim!
--Bir nüfus tezkeresi versinler,emrediniz.
Mustafa Kemal hayretle; "Senin
nüfus tezkeren yokmu?"
--Hayir,bundan evvel hükümet
yoktu ki nüfus tezkerem olsun!
Soyadi kanunundan sonra "Tapmaz"
soyadini almissa da.bunu hiç kullanmamistir.
Geçim sikintisi içinde
bulundugundan,Istanbul Belediye Konservatuari kadrosunda gösterilerek
40 Lira maas baglanir.
Konservatuara gitsede gitmesede
bu bu ayligi alir.Daha sonra Belediye reisi olan Dr.Lütfi Kirdar bu
ayligi keser,bunu haber alan Neyzen Vilayet Özel Kalem Müdürlügüne
gider,Valiyle görüsmek istedigini bildirir.Ama onu Valiyle görüstürmezler.
Neyzen de sigara paketinin arkasina
su dizeleri yazarak birakir.
" Bagrima bir tekme savurdu vali
Acisindan avlu,dere,kir
dar geldi
Kosacaktim dogru mahkemeye
fakat
Bu tesebbüs yüce
milliyetime ar geldi."
Son yillarini, Nuri Demirag'in kira
almadan barinmasi için,yikilmaya yüz tutmus ahsap evinde geçirmek
zorunda kaldi.
Neyzen Tevfik, 28 Ocak 1953 de
saat 19.10'da Besiktas'taki evinde öldü.Ölüm nedeni
müzmin bronsit idi. Ölümünden önce etrafindakilere:
"Evimden dogruca mezarliga girmek istiyorum,bana otopsi falan yapmasinlar"
demistir. Kapi komsusu da : "Rahmetlinin vasiyeti var, cenazesine çiçek
gönderilmemesini, o çiçek pararlarinin fakirlere ve
hayir cemiyetlerine verilmesi için hepimize ayri ayri tembihte bulunmustur."
diyor.Cenazesi Besiktas'taki Sinan Pasa Camii'nden kaldirildi ve Kartal
mezarliginda topraga verildi.Cenazesinde bulunanlar arasinda, basta Vali,muavinler,daire
müdürleri,kalburüstü memur sinifi,üniversite kadrosu,profesörler,talebeler.Edebiyatçi
ve sanatçilar,sokak kemancilar.sarhoslar,esrarkesler,ayyaslar kiliklarini
düzeltmis sekilde bulunuyorlardi.
" Dinleyen her zerreye bir hitabim
var benim
Kainat isminde hiçten
bir kitabim var benim.
Ya hitabimdan okursun
ya kitabimdan beni,
Yazdigim efsanede on alti
bâbim var benim!
Heyetimde müteffik
magrible masrik,veche yok,
Gayr-i mer'i zerrede bin
aftabim var benim!"
Neyzen Tevfik,Sair Esref'i kendine "üstad" saymistir.Esref,Neyzen'den daha üstün ve etkili bir "yergi sairi'dir."
Sair Esref (1843-1911) Eserlerinden örnekler
Esref, büyük bir hiciv
sairimizdir. En etkin yergi siiri temsilcisidir.Esref, keskin yergilerinde
kendisinden önceki sairlerin hiçbirinde rastlanmayan
söyleyis ve anlatim etkinligine ulasmayi basarmistir. Esref, rejimi
ve yolsuzluklari elestirmekle kalmamis, Osmanlilarin Bati dünyasindan
geri kalmasi, doal kaynaklarin isletilmemesi ibi konulara deginerek, çagina
göre "ilerici" sayilan görüslerin de savunucusu olmustur.
o da divan siirinin kullandigi biçimlerden yararlanir.Kit'a, gazel,
kaside, musammat yazar. Çagdaslarinin yüz vermedikleri halk
söyleyislerini ve deyimlerini de yerilerinde kullanir.Esref kimi yergi
siirlerinde çok çarpici sözcükleri ve küfürleri
kullanmaktan kaçinmazdi. Ana-avrat sögmek gibi. Böylesi
sözler Esref'in yergilerinin tuzu biberi sayilmistir. Onun yergileri,
öncelikle Meclis'i kapatarak otuz üç yil süren ve
her geçen yil özürlükleri biraz daha kisitlayan,kurdugu
jurnal, afiye düzenekleriyle kafalarin içini bile denetim altina
almaya çalisan ikinci Abdülhamit'in baski rejimine yönelir.Bu
rejimin yasa ve ahlâk disi, insan haklarini ayaklar altina alan her
çesit islemi üzerinde durmaktan usanmaz. Ayrica Padisah'in
çevresindeki yüksek rütbeli ikiyüzlüler,rüsvetçiler,ahlâksizlar
ve saray'in bu idisine uyarlanan tüm yöneticiler onun yergi oklarinin
hedefleridir.
Edebiyatimizda benzersiz bir Sair
olacak anilacaktir.
Neyzen'de Esref çapinda
ayni kiratta bir sanatkârdir, ama Esref kadar etkili bir yergi Sairimiz
degildir. Tevfik'de küfürün en müstehceni bulunur.Fakat
Neyzen'in manzumelerinde,kitalarinda,siirlerinde düsündürücü
bir tarafi vardir.Eserleri dudaklarda tebessüm yarattigi kadar,kafalarda
düsünceler yaratir.Felsefi,sosyal taraflari hiciv taraflari ile
atbasi yürür.
Tevfik,sanatçi sifatiyla
acimasizdir.Insanlari,onlarin kötülüklerini,iktidarin güçsüzlüklerini,ülkenin
basina felaket getirenleri,yolsuzluklari (hiçbir merhamete kapilmaksizin)
tasvir ettigi zaman daha büyük,daha essizdir.
Neyzen,hayvan yaratiklara özgü
unsura yaklastikça psikolojisi,daha dogrusu psiko-fizyolojisi essizdir,bir
derinlik ve dogruluk kazanir.Özellikle ilkel insani tasvir ederken,dili
akicilik ve uyum kazanir.Dehasi ne büyüme,ne gerileme ne de gelisme
bilir,sanatinda ne çiraklik,ne olgunluk ne gerileme dönemleri
vardir.
Esref ise,tek cepheli kalmis,istibdadi,padisahi,zulmü,pasalarin
ve hafiyelerin rezalet ve ahlâksizliklarini hirpalamis,ama Neyzen
gibi sosyal sorunlarada deginmistir.
geriye